Yıllardır bitse de kurtulsak dediğiniz okulları bitirdiniz. Diplomanızı aldınız. Artık yepyeni bir süreç başlangıcına girdiniz demektir: “İş Arama Süreci”. Şayet eğer bu iş arama dönemindeki makul süreyi aştığınızda; hassaslaşırsınız, normalde rahatsız etmeyen şeyler yavaş yavaş size batmaya başlar, beklemekle geçirilen günler, saatler birbirine benzer, gitgide kendinizi değersiz hissedersiniz, yaşadığınız yer size dar gelir, aynı evi paylaştığınız sevdiklerinizi farkında olmadan üzmeye başlarsınız. Depresyona girmeniz an meselesidir.
Yaptığınız onlarca başvurunuzun karşılıksız kalması veya sonuç vermeyen mülakatlar, özgüveninizin azalmasına neden olur. Özgüven eksikliği de bundan sonraki mülakatlarınıza otomatikman yansıyacaktır ve büyük ihtimalle de karşı taraf da bunu hissedecektir. Sonuç: KAOS!
Yaptığınız onlarca başvurunuzun karşılıksız kalması veya sonuç vermeyen mülakatlar, özgüveninizin azalmasına neden olur. Özgüven eksikliği de bundan sonraki mülakatlarınıza otomatikman yansıyacaktır ve büyük ihtimalle de karşı taraf da bunu hissedecektir. Sonuç: KAOS!
Bu dönemde kendimize yapacağımız en güzel şey:"2-3 hafta içinde iş bulmam lazım" gibi bir düşünceye sokmamak. Bu düşünce insanı daha fazla germekten başka bir şeye yaramaz çünkü! Bunun dışında özgüven eksikliğini eski haline getirmek için de bu zamana kadar yaptığın başarıları bir kağıda yazmak unuttuğun gerçek SENİ görmende çok etkili olacaktır.
Ayrıca, zaman yokken yapmak istediklerimizi niye bu dönemde yapmayasınız? İhmal edilen arkadaşlara daha çok zaman ayırmak, diyet yapmak, bol bol spor yapmak, okumak isteyip zaman bulamadığın kitapları okumak... gibi.
Çoğu insan hedeflerine yürümek için yaptıkları hamlelerde başarısız olunca amaçlarından vazgeçme eğilimindedir. Oysa ki, başarısızlık bir “son” değil belki de başarının başlangıcıdır! Bunu asla unutmamak lazım. Dünyaya yeni gelmiş bir bebeği düşünün mesela. Ayaklarının üstünde durmak için kimbilir kaç kez düşer-kalkar, düşer-kalkar, düşer-kalkar... Bu böylece devam eder ta ki düşmeden yürümeyi başarana dek. Eğer o bebek ilk adımı atıp düştüğünde vazgeçseydi acaba ne olurdu? Herhalde yürümeyi öğrenemezdik!... Vince Lombardini’nin dediği gibi; “Önemli olan yere düşüp düşmemen değil, tekrar ayağa kalkıp kalkmamandır.”
Edison, yaptığı yüzlerce hatta binlerce deneyden sonra bir kez daha başarısız olunca “Ampulün bulunamadığı bir yol daha keşfettim” demiş.. Eğer bu “son” olsun deseydi, şüphesiz ampulü bulan kişi o olmayacaktı. Kim bilir belki de başarısızlıklar, başarının bedelidirler!... ya da başarısızlık başarının ilk adımıdır!