23 Eylül 2010 Perşembe

Prof Dr. Alp Timur

SAYI: 38 / Kasım 2008 / Yıl: 4
 
Yeni Rektör Yardımcısı Prof Dr.Alp Timur 


Dokuz Eylül Üniversitesi yeni yönetiminin hedeflerini sizlerle paylaşmak için bu ay Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Alp TİMUR hocamızla keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.


HABER EYLÜL:  Rektör atama süreci diğer üniversitelere göre biraz sancılı geçti. Sayın Mehmet Füzün tıp fakültesi açılış töreninde bir grup öğretim üyesi tarafından protesto edildi. Görev teslim yapılamadı. Bütünleştirici olmak gibi bir gayesi vardı Sayın Füzün 'ün. Bu birlik ve beraberlik oluşturma çabaları nasıl gidiyor?
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Bu soruyu sorduğunuz için teşekkür ederim. Şimdi bir kere gerek seçim öncesi dönemde, gerekse seçim sonrası dönemde yasal olarak herhangi bir sakınca, sıkıntı söz konusu değildir. Kanuna da baktığınız zaman en çok oy alan 6 kişinin ismi YÖK’e gider. YÖK bunu 3’e indirir sonra da bu 3 kişiden birini cumhurbaşkanı atar. Burada da 7 aday çıktı, bunlardan en çok oy alan 6’sı YÖK’e gitti. YÖK bu 6 adayı çağırarak onlardan projeleri ile bilgi aldı. Ondan sonra da yapılan oylama ile cumhurbaşkanlığına hangilerinin gideceği kararlaştırıldı. Mühendislik fakültesinden Prof. Dr. Halil Köse adaylıktan çekildiğini ifade etti. Bir sonraki aday oraya bildirilmiş oldu. Bu 6 adaydan 4’ü cumhurbaşkanına gitti. Cumhurbaşkanı da tamamen yasal değerlendirmeleri yaparak mevcut yasalara uygun olarak bunlardan bir tanesini rektör olarak atadı. Bu da bizim hocamız Prof. Dr. Mehmet Füzün’dur. Kendisi bu şekilde atamış oldu.Mehmet Füzün’un baştan beri aday olma aşaması da  dahil söylediği şey şuydu: ”Ben üniversitede birleştirici olacağım. Rektörün yandaşları ve diğer taraftakiler şeklinde ortaya çıkan olumsuzlukları ben gidereceğim. Birleştirici, barışçı olarak devam edeceğim”  ve geldiğimiz günden beri münferit küçük tepkilere rağmen başarıyla gelişen bir süreç yaşıyoruz.
 
Bu zaman kadar basında haber değeri taşıdığı için bir takım kamuoyunun yanlış değerlendirebildiği yansımalar oldu. Mesela bunlardan bir tanesi deniyor ki tepki olarak 3 rektör yardımcısı istifa etti. Böyle bir şey söz konusu değil. Rektörün görevi bittiğinde otomatikman yardımcılarının da görevleri düşer yani biter. Şimdi Mehmet Füzün’nun görevi bittiğinde bizimde görevimiz otomatikman bitecektir. Benim istifa ettiğimi söylemem demogojik bir yaklaşım olur. Biten bir şeyin istifası olmaz.
 
Kamu oyunda da bir takım haberler çıktı oy ile ilgili, işte diğeri şu kadar oy aldı, daha az oy alan... Fakat burada kanunda daha çok oy alan seçilir diye bir şey yok. Ayrıca bir adayda yoğunlaşan bu oyların hangi nedenlerle ne şekilde yoğunlaştığının da irdelenmesi lazım. Bunun nedenlerini biz göreve geldikten sonra çok iyi anlamış durumdayız. Niçin bu kadar ısrarlılar?, niçin bu kadar gitmek istemiyorlar? Bu görev aşkıyla olan bir şey değil, başka nedenleri var ve bunları açıklamaya yetkim yok. Yalnız şunu hissetim 2,5-3 aydır bu görevdeyiz ve üniversitenin üzerinde, özellikle akademik personelin ve bazı departmanların üzerindeki baskının kalktığını görüyorum. Bu hakikaten birleştirici bir yön. Çünkü ne oldu? baskı kalktı, bir takım kişiler baskı altında tutularak davranışları kontrol ediliyordu. Tamamen herkes mevcut yasalar çerçevesinde Dokuz Eylüllü olarak ve hocanın da bize ifade ettiği “Dokuz Eylül Ruhu” içerisinde bir şekilde kaynaşmaya başladık.
 
Deminde bahsettiğim gibi bir takım münferit çıkışlar oluyor. Mesela tıp fakültesinin açılışına baktığımız zaman Dokuz Eylül Üniversitesi’nin yasal rektörü kürsüye çıktığında orada 35- 40 kişilik küçük bir grup toplantı salonunu terk etti. Bunun üzerine salonun geri kalan kısmı rektörü ayakta alkışladı. Bu da enteresan bir tepki yani artık bizim Dokuz Eylül öğretim görevlileri olarak akademik ve idari personeli artık bölünme, didişme, kavga, gürültü, tehdit, baskı içinde değil zıtına herkes huzur içinde görev yapıyor. Dokuz Eylüllü olarak üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışıyor. Bence olay bu, çok büyütülmemesi lazım. Zaman geçtikçe bu birleştirici yönümüzü daha ön plana çıktığını herkes anlayacak. Öğrenciler de anlayacak, hissedecek. Çok güzel bir takım uygulamalar ve huzur içinde bir çalışma ortamı ve onu takip eden başarılar gelecek.
 
HABER EYLÜL: Bazı siyasi partilere yakın olduğu iddia edilen yeni rektörümüzün ve yönetimin siyasete bakışı nedir? Dokuz Eylül öğrenciler siyasi görüşlerini belirtebilecek kadar özgür olabilecekler mi?
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Kişi olarak siyasi partilerle uzaktan yakından hiçbir ilişkim yoktur, bunu hemen söyleyeyim. Daha önce bir takım görevler yaptım; fakülte asistan temsilciliği, spor bölüm başkanlıkları, 1996-2002 yılları arası dekanlık, daha önceki dönemde de yine fakülteye bağlı olarak yüksekokul müdürlüğü yaptım. Hatta bizim dekanlık seçimi ilk defa o zamanki rektörümüz döneminde başlatıldığında orda da enteresan bir seçim sonucu ortaya çıkmıştı. Oylar birbirine çok yakın çıkmıştı. 20- 21- 23 gibi oylarla 3 aday YÖK’e bildirilmişti. O zaman oy alanlardan bir tanesi bana çok renksiz bir dekan olduğumu söylemişti yani onlar için bir partiye mensup olmamak bir görüşün körü körüne savunucusu olmamak renksizlikti. Ben hayatım boyunca böyle renksiz olmaktan mutlu oldum. Hiç bir tarafa angaje değilim, hiçbir tarafla da bağım yok. Baktığınız zaman şu anki yönetimimizin de direkt olarak hiç bir partiye üyeliği ve bir partiye yakınlığı falan da söz konusu değil bunu rahatlıkla söylüyorum. Önceki rektör tarafından bir takımsöylemler var şu partidendir gibi fakat hiç biri gerçek değil. Yani burada belki biraz daha sol görüşlü olan hocalarımızda vardır ama yönetime baktığımızda yönetimin böyle bir partiyle ilişkisi yoktur. Ama üniversiteye bakarsanız bu çok geniş bir yelpazedir. Her uçtan insanın bir araya geldiği bir yelpaze  ama yönetim olarak baktığımızda hiçbir organik bağ söz konusu değildir. Kişiler fikirlerinde bazı partilere yakınlık duyabilirler ve ya duymayabilirler ama burada bunu ortaya çıkaracak bir oluşum rektörümüzde dahil olmak üzere söz konusu değildir.
 
HABER EYLÜL: Peki öğrenciler siyasi düşüncelerini özgürce söyleyebilecekler mi hocam?
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Benim dekanlık dönemimde de öğrenciler yasal düzenlemeleri zorlamadıkları müddetçe hangi taraftan olurlarsa olsun oldukça rahattılar. Öyle şeyler var ki izinsiz bir şey yaparsanız yasalara göre suç olur. Hatta bunda yönetimde taraf olamıyor. Bakıyorsunuz yasal olarak savcılıktan, valilikten ya da emniyetten bir takım müdahaleler oluyor. Şu anda alınan kararlara bakıyorum, biz aşağı yukarı 3 aydır görevdeyiz. Tamamen öğrenci lehine olan, öğrencilerin bir takım sıkıntılarını azaltmaya yönelik şeyler hakkında karar alıyoruz. Bunlar düşünce özgürlüğünden tutun öğrencilerin maddi aşıdan külfetlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Bu yıl biz kayıt harçlarına herhangi bir zam yapmadık. Gelecek yıl için kaldırma kararı aldık. Onun dışında bir çok şey var mesela öğrenci gezileri var, bizim fakültede fazla yok ama mühendislik fakültesinde alan arazide harita çalışması yapılıyor . Eskiden öğrenciden para toplanırdı SKS’ye bu para mazot ve şoför parası olarak verilirdi. Bunların hepsini kaldırdık
Yani mümkün olduğu kadar burada üniversite üzerine düşen görevleri yerine getirecek üniversite öğrencisi de böyle bir üniversitede, özgür bir ortamda hem kişisel beceri ve öğrenimini gerçekleştirebilecek hem de özgür olarak fikirlerini ifade edebilecek. Ama bazı yerlerde bizi aşan kısımlar var. TC yasaları ve yönetmelikleri çerçevesinde bir sınırdır bu. Yani hürriyet her şeyi istediğin gibi yapmak değildir. Bir de şu var demokrasi sadece oy değil. O da yanlış algılanan bir durum yani ikisi birbirinden farklı ama yine de öğrenciler içinde rahat bir ortam yaratmaya çalışıyoruz.
 
HABER EYLÜL:  Eski rektör Prof. Dr. Emin Alıcı döneminde Dokuz Eylül Vakfı olsun, maaşların toplu yatırılmasıyla alınan promosyonlar olsun, harçların başka hesaba yatırılması ile ilgili çok ciddi iddialar ortaya atıldı. Bu iddialar netleşti mi ? Süreç nasıl işliyor?
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Şimdi bu konuların netleşmesi biraz zaman alıyor biz yönetime geldiğimiz zaman ve hala süren  rektörümüzün fakültelere yapmış olduğu ziyaretler var. İlk defa olarak profesörlerle, doçentlerle, yardımcı doçentlerle, öğretim görevlileriyle ve personelle ayrı ayrı toplantı yapıldı. Buradaki amaç şuydu; bir profesörün ve bir yardımcı doçentin problemleri farklı, dolayısıyla bunlar rahat rahat sorunlarını ifade etsinler ve ona göre değerlendirmeler yapalım. O toplantılarda sorulan soru şuydu: şimdi biliyorsunuz eski dönemlerde promosyon kelimesi bile kullanılmıyordu fakat daha sonra tabi burada büyük rakamlar bankalara yatırıldığı için bankalar arasındaki rekabet ve o kaynağı bankaların belli süre kullanma amacı ile bunların bir takım yönetimlere jestleri olmaya başladı. Bu bankaya yatırın size şu kadar para vereyim ve ya şu şu ihtiyaçları karşılayayım gibisinden.. Bu öyle bir yere tırmandı ki zaman içinde, başbakanın bir genelge yayımlamasına kadar gitti iş ve o genelge şu anda şöyle diyor: ”Kurullar, idari ve akademik personelle ilgili olarak bankalarla pazarlığa girişebilirler, bu pazarlık bütün bankalara açık bir ortamda açık arttırma şeklinde olur ve bunun sonucunda da hangi banka ile anlaşma sağlanırsa sağlanan miktarın %30 personelin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılır,  % 70’i o kurum personeline dağıtılır.” Böyle bir genelge var bu da tabi bir takım beklentilerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bizde geldiğimizde bu sorunlar üzerine gittik ve 2004 yılında geçmiş yönetimin bir anlaşma yaptığını yine genel merkezden gelen bir yazıyla öğrendik. O anlaşma çerçevesinde de eski para ile 4 trilyon 150 milyarlık para, 2 trilyon - 2 trilyon - 150 milyar olmak üzere 3 ayrı çekle Dokuz Eylül Üniversitesi veya üniversite yönetiminin gösterdiği bir yere ödenmiş ve o da yine yönetimin yönlendirilmesi ile kullanılmış. Fakat işin enteresanı 2004’ten 2012’ye kadar üniversiteyi bağlamış yani 2008’de eski rektörün görevi bitmesine rağmen eski rektör biraz ileriye giderek 2012’ye kadar yeni yönetiminde elini ayağını bağlayan bir yaklaşım içine girmiş. Bu konuda çalışmalarımız sürüyor, yasal olarak yeniden bir promosyon almamız da sürüyor, bu ne kadar mümkündür veya değildir şimdi bu çalışmaları yapıyoruz. Ama tabi bu tip bir bağlayıcı tavır hoş değil. Biz bunu şeffaf olarakta idari ve akademik personele duyurduk internet üzerinden zaman zaman. Ama gene de tabi beklenti olduğu için algılama düşük oluyor hala bizi gördükleri zaman ne olacak? promosyon ne zaman vereceksiniz? gibisinden ifadeler kullanılıyor ama herhangi bir imkan yaratılırsa bu dediğim gibi o genelge çerçevesinde akademik ve idari personele yansıtılacak.
 
HABER EYLÜL: Hocam biliyorsunuz ki eğitim fakültesinde okuyan bir Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisi Dokuzçeşmeler’e giremiyor ya da Tınaztepe’deki bir öğrencimiz Eğitim Fakültesine giremiyor. Son zamanlarda kampüsler arasında öğrenci geçişleri konusunda biraz daha rahat davranılmaya başlandı fakat, bu konudaki ne tutum nedir?
 
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Şimdi şunu söleyeyim, ben her şeyi çok açık konuşan bir insanım. Zaman zaman bu tavrım nedeniyle bazı sıkıntılar yaşadığım oluyor. Şimdi biz yönetime geldiğimizde, daha önceki dönemde bu turnikeler yapıldığında da kişisel olarak bu tip bir uygulamaya karşıydım. 1996-2002 arasında İktisat fakültesinde dekan olarak görev yaptığımda ne turnikeler vardı ne bariyerler vardı ne de oradan oraya geçerken bir kısıtlama vardı. Herkes istediği yere girip çıkıyordu. Dışarıdan da başka üniversitelerin öğrencileri gelip gidiyordu. Ancak olay olursa yaptırım uygulanıyordu. Fakat 2004 senesinde ilk uygulama bizim fakültede oldu. Turnikeler konulunca hocalar tarafından tepkiler geldi. Farklı amaçlarla belki turnikeler idari ve akademik personeli denetmek amacıyla konmuşken, yönetim ona yönlenmedi Fakat o turnikeler ısrarla duruyor. Tabi bu sıkıntılı durum. Biz yönetime geldiğimizde turnikeler konusunu dikkate aldık. Dedik ki ne olacak bu bizim anlayışımıza ters bir durum, bizim hem rektörümüzün hem rektör yardımcılarının hem genel sekreter Cem Terzi’nin görüşü budur. Yani Dokuz Eylül Üniversitesi bir bütünse bu üniversitenin öğrencisi idari ve akademik personeli üniversite bünyesinde her birime çok rahat girip çıkabilmeli. Ancak çok kritik bir takım noktalarda mesela hastane otoparkında bir takım kısıtlama olabilir. Orada çok yoğunluk oluyor vs onun dışında biz onun çalışmasını yaptık bu çalışma çerçevesinde turnikesi olan yerlerde turnikeler geçiş vs kaldırıldı. İİBF sanırım ısrarla uyguluyor. Tabi turnikelere yüksek bir rakam yatırılmış. Bana sorarsanız boşa gitmiş bir harcama .Olayın kritik noktası şu. başta açık konuşuyorum demiştim ya ,şimdi turnikesi konmuş kendi içinde güvenlik tedbirleri alınmış giriş-çıkışın kontrol edildiği ki bu belki yabancıların dıştan gelebilecek bir takım şeylere karşı zaten mevcut güvenlik sistemimizin dahilinde olan bir durum, bu yapılabilirken turnikelerin konması bir sıkıntı yaratıyor. Turnikeyi kaldırdığınızda, hiç sorun değil kaldırabiliriz,  tamamen söktünüz bir gün sonra olumsuz bir olay meydana geldi, bununla ilgili valilik bizi uyardı dedi ki: mevcut sistem belli şekilde yürüyor çok fazla bunu gevşetmeyin çünkü Türkiye’nin şartları belli bir takım olaylar bekleniyor önümüzdeki günler için dolayısı ile orda sıkıntı yaşayabiliriz. Yani şu anda biz giriş çıkışları kontrol altında tutuyoruz ama eğitim fakültesinin öğrencisi bize gelebiliyor bizim fakültemiz öğrencileri de diğer fakültelere gidebiliyor. Bir ara sosyal bilimlerde benim danışmanlığımı yaptığım öğrenciler benim yanıma gelemiyordu. Kısacası şu anda çok büyük bir sıkıntı yok. Yani tamamen de sıfıra indirmedik ama zaman içine o rahatlıkta sağlanacak.
 
           HABER EYLÜL:  Öğrencilerin en çok yakındıkları bir konu da bahar şenlikleri. Eskiden birçok ünlünün geldiğini ve çok fazla bir katılımın olduğunu biliyoruz. DEÜ Bahar Şenlikleri gerçek bir şenlik havasına erişecek mi bundan sonra?
 
 PROF. DR. ALP TİMUR: 1966 yılında ben bizim fakülteye kaydoldum ve o sene mayıs ayında bizim fakültenin şenlikleri Brezilya’da gördüğünüz şenlikler gibiydi yani itfaiye arabaları, kral-kraliçe seçilirdi . Bir hafta süren organizasyonlar oluyordu. Bu böyle devam etti. Sonra bir ara kesildi filan benim dekanlığım döneminde de şenlikler gerçek bir şenlik şeklindeydi. Bizim o çini seramikli Kütahya porselenin olduğu yerde konserler verilirdi. Her gece konser verilirdi, gündüz diğer aktivitelerle birlikte müzikte çalardı. Yani 1 hafta boyunca bizim kampüse özgü diğer kampüslerde kendi içinde bu şenlikler devam ederdi. Fakat daha sonra diğer yönetim döneminde şenlik menlik bişey kalmadı. Neyin ne olduğu belli değil böyle garip sönük hatta Ege üniversitesindekiler bizi gıpta ile seyrederken biz şimdi onlara bakıyoruz ne güzel bir şenlikleri var diye. Biz yönetime geldikten sonra bu spor aktiviteleri kalkmıştı mesela şimdi Rektör Kupası bu pazartesi tekrar başlıyor. Biz yönetim olarak üniversite içinde her türlü spor aktivitelerini destekliyoruz. Bende SKS’den sorumlu olduğum için bunu destekliyorum, aynı şekilde şenlikler, standlar. Mesela eskiden stand açılmasına izin verilmiyordu, geçen gün geçerken gördüm bütün öğrenci standları açıktı. Ben öğrenci kulüplerinin de tamamen merkezileştirip rektörlüğe bağlanmasını ya da SKS’den yönetilmesine karşıyım. Tamam üniversitelerin öğrenci kulüpleri olabilir ama her fakültenin de öğrenci kulübü olmalıdır. Benim dönemimde 26 tane faal iktisat fakültesinde öğrenci kulübü vardı. Yani biz hem sportif hem kültürel faaliyetleri hem de bu şenlikleri bu yönetim döneminde en iyi şekilde organize etmeye çalışıyoruz. Tabi öğrencilerin desteği ve katılımıyla. 24 saat yaşayan kampüsleri yaratmak için her şeyi deneyeceğiz.
 
 
HABER EYLÜL: İlk icraatlarınızdan biri olumsuz geri bildirim (ogeb) 6 Ağustosta göreve resmen başlayıp 25 ağustos gibi kısa bir süre içerisinde uygulamaya konuldu. Ne gibi tepkiler geliyor? Bu uygulamayı bir süre sonra kaldıracak mısınız?
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Ogeb konusu bizim uzun zamandır düşündüğümüz bir şeydi. Hep olumlu şeyler değil, olumsuz şeyler de bildirilsin ki tedbir alıp düzenleme yapalım ancak o zaman bir takım hizmetler iyiye gider. Tabi aslında bu olumsuz geri bildirim için çok detaylı ve kadrolu oluşum yapmak gerek. Yani 8-10 kişiyle olacak şey değil. Fakat son yıllardaki tasarruf tedbirleri ile üniversite personelinde giderek büyük bir azalma var, bu kapsamda 8-10 kişinin çalıştığı  geri bildirimleri alıp, değerlendirip, araştırıp, tekrar cevap verildiği çok etkin bir oluşumu kısa sürede oluşturmamız mümkün olmadığından rektörümüz hemen başlayalım dedi ve başlandı, bütün üniversiteye de bildirildi. İlk başta çok hızlı daha sonra belli şeylerde zamanla geri bildirimler oldu. Bu bildirimler şuan da üç tane rektörlükteki elemanımız bunları konularına göre tasnif ediyor. Bazıları aynı şeyler, bazıları farklı şeyler, bazıları ogeb içinde değerlendirilmeyecek şeyler. Bunlarla ilgili her hafta çarşamba günleri  daire başkanlığıyla toplantı yapılıyor ve bu konular ele alınıyor. Amacımız oradan gelen olumsuz bildirimlerin çözülebilecek olanlarının hemen çözülmesi ve o bildiride bulunanlara bilgi verilmesidir. Ama tabi orada farklı şeyler de yaşanabiliyor. Mesela olumsuz geri bildirimler arasında Dokuz Eylül üniversitesi çay fiyatlarının yüksek olması diye bir şey geldi. Şimdi orda şunu dedim “bu fiyat yüksekliğine baktığımızda geçmiş yönetimin, üniversitenin ve fakültenin bütün kantinlerini, bütün imkanlarını kiraya verirseniz şimdiki yönetiminde, kiralayan kişiye etkisi sınırlıdır. Ben gidip orada kiralayan kişiye fiyatı düşürmesini isteme şansım fazla yok.” Dekanlığın oraya en azından bir tavsiye yollamasını ve şu fiyattan satılması uygun olacaktır  şeklinde bir öneride bulunması uygun olacaktır. Bazılarını hemen düzeltebiliyoruz. Maalesef bu sözleşmelerin çoğu 3 yıllık yapılmış, bizim yönetimin 2-3 yılını bağlayan birtakım şeyler var. Bunların içinde en enteresanı Devak Otelidir. Biliyorsunuz üç yıllık bir anlaşma ile Güzel İzmir Derneği’ne kiralanmış şuanda. Bize de soruyor bir çok kişi ama rektörlük olarak fazla yaptırırımız yok orada. Evet bazen Ogeb’de birtakım gecikmeler oluyor, bunun nedeni de fazla yığılmadır. Geri dönüşler bu nedenle sıkıntılı oluyor. Oradaki kadromuz arttığında bu geri dönüşlerde hızlanacaktır. Şimdiye kadar genelde bütün üniversiteden olumlu tepki aldık. Olumsuz geri bildirimlere de teşekkürle cevap veriyoruz.
 
HABER EYLÜL: Bizde size teşekkür ederiz ogeb ile ilgili..
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Ne yazmıştınız?
 
HABER EYLÜL: Kütüphane ile ilgili ve turnikelerle ilgili olumsuz geri bildirde bulunmuştuk.
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Kütüphaneyle ilgili birtakım gelişmeleri biz size aktarmadık. Biliyorsunuz  2003 ve ya 2004Tte bir tek bizim kütüphanemiz taşınıp merkez kütüphane haline geldi ve buradaki kütüphane ortadan kalktı. Bizim kütüphanemiz şu anda yok. Bende bunun sıkıntısını çok hisseden bir öğretim üyesi olarak herhangi bir fırsatım olursa dedim ki ilk o kütüphaneyi getireceğim. Şu anda kütüphane ve koordinasyon daire başkanlığı bana bağlı, ilk geldiğim gün bizim kütüphanedeki bizim fakültenin kitaplarının sayımını çıkardım. Yeniden bizim kütüphaneyi kuruyoruz eski yerinde. Bunun yanında da 400 metrekarelik çok güzel bir okuma salonu yapıyoruz bahçe kısmına. Onunda projesi çizildi bitti. Bu gün hatta mimari projenin son şeklini bana getirecekler. Kütüphane için aşağı yukarı 40000 kitabı alabilecek şekilde rafları ısmarladık. Bir ay içinde onlar gelecek. Yani herhalde önümüzdeki nisan-mayıs aylarına kısmetse yeni kütüphaneyi yetiştireceğiz. Çalışma salonu da tamirat için bir süre kapalı kalacak. Vizelerin yaklaşması sıkıntı fakat öğrencilerimizde gelecekteki rahatlıklar için buna biraz katlanacaklar. Şu andaki planımızdaki kütüphane 40 bin kitabı kaldırıyor. Bizim belirlemiş olduğumuz kitap sayısı maalesef  7000 civarında. O 7000 kitap gelecek onun yanında yoğun kitap alımı olacak onunda paraları ayarlandı. Bizim kütüphanemiz eskisi gibi faal hale gelecek. Bir de doktor olayı vardı kampüste. Onu çözdük. Gerçi pek öğrencilerle fazla ilgili değil ama öğrenciler ile ilgili bir problem olduğunda da müdahale edecek. Şuanda haftanın 4 günü dekanlıkta bildiğim kadarıyla. Bu arada projeler arasında tenis kulübünün canlandırılması var. Boşalan marangozhanenin corner tipi farklı alanlarda hizmet veren bir yer getirilmesi var. Orda hep şunu düşünürdük; kuaförde olsun berberde olsun çorbacıda olsun... Halı sahanın halısı değişecek o berbat vaziyette. Otobüslerle ilgili de bir çalışmamız var SKS’de özellikle. Tınaztepe’de ring seferleri başlayacak: 2 tane minibüs, 1 tane otobüs. Belediyenin seferlerine ek olarak rektörlüğün seferleri olacak. Gece 11 e kadar devam edecek bu seferler.
 
HABER EYLÜL: Okulumuzdaki öğrenci kulüplerine ödenek ayrılmadığı için kulüplerimiz sponsorlar alıyorlar ve bu da bazı istenilmeyen durumlara neden oluyor. Sponsorların, kulüpleri ve üyelerini potansiyel müşteri olarak görmesi sebebiyle bu şekilde bir açılıma gitmelerinin önüne nasıl geçmeyi düşünüyorsunuz. Kulüplere ödenek ayrılacak mı ?
 
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Biz imkanlar doğrultusunda kulüplere destek veriyoruz. Geçmiş yönetim döneminde SKS küçültülmüş. Mesela SKS ne yapıyordu, sağlık kültür spor çerçevesinde hizmet üreten bu arada kantinleri çalıştıran bir birimken daha sonra kantinlerin devak vs. dışarıya kiralanması sonucunda SKS şu an çok küçülmüş vaziyette. SKS’nin gelir yaratıcı özelliği ortadan kalkmış vaziyette. Çünkü gelir yaratılacak ki, bu gelir de öğrenci hizmetlerinde kullanılabilsin. Şimdi ben son 3 aydır sözleşmesiz bir kantin varsa veya yeni açılacak bir kantin varsa ben burada SKS’yi görevlendiriyorum. Dışarıya kiralama yoluna gidebiliriz. Fakat hiç gerek yok SKS işletsin, hem istihdam yaratsın hem de gelir yaratsın, bu gelirler de üniversite için kullanılsın. Bu modele geçtik fakat zaman alacak bir model. Şu anda çıkarmayı düşünseniz çünkü sözleşmede üniversite isterse 15 gün içinde çıkmak zorundasınız maddesi olmasına rağmen mahkemeler bunu kiracı kiralayan şeklinde ele aldığı için epey süren sıkıntılar ortaya çıkıyor. Oradan yaratılan tüm gelirler öğrencilere ve öğrenci kulüplerine harcanacaktır. Şu anda biz şunu yapıyoruz mesela öğrenci kulübü yemek vermek istiyorsa SKS’den o faaliyet kadar yemeği organize edip, verebiliyoruz ve ya bakıyoruz resmi bir faaliyetse yer ve otobüs tahsisi vs yapıyoruz. Yaratılan imkanlar Dokuz Eylül Üniversitesi mensupları için özellikle de öğrencilerimiz için kullanılacaktır.
 
HABER EYLÜL: Öğrenci danışma meclisi ve öğretim üyeleri danışma meclisi kurma gibi bir düşüncesi vardı Sayın Füzün’ün bu fikir hala var mı? Temsili bir oluşum olmayacak gibi çünkü zaten öğrenciler için öğrenci konseyi var.
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Hala var. Ama henüz 6 Ağustos’ta başladık. 3 ayda bir çok şey yapılıyor ama bazı şeylere sıra gelmiyor. Heralde onu hocamız en kısa zamanda devreye sokacaktır. O benim ilgi konularım arasında değil, o tamamen hocamızın talimatıyla başlayacak olan bir durum.
 
HABER EYLÜL:  Bu durumda öğrenci konseyi gibi bir şey olmayacak herhalde ?
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Öğrenci konseyinin seçiminden tutun katılımına kadar bir takım sıkıntılar var bizim üniversitemizde. Bir kere hiçbir zaman o yönetmeliğe göre temsilci seçemiyoruz. Katılım olmuyor.
 
HABER EYLÜL:  Bağıl not sistemi ile aktif not sisteminin çeşitli sıkıntıları oluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? 
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Sıkıntılar bu kadar kısa zamanda giderilmez. Aktif eğitim denilen, probleme dayalı sistemin, uyduğu birimler var uymadığı birimler var. Gene öğrenci sayısı bakımından da uygulanması mümkün olduğu ve olmadığı birimler var. Ayrıca bu sistem ne kadar da etkin bir sistemdir ki, ben iktisatçı olarak ona hep bir soru işareti ile baktım. Hocanın dediği şey şu: “Her bölümün hangi sistemle eğitim yapacağına kendisi karar vermesi lazım. Enteresan mesela hukuk fakültesi zorlama ile aktif eğitime geçmişti örgünde aktif eğitim uygulandı, ikinci öğretimde uygulamadı. Sonra 2. öğretimi kaldırdı son YÖK’ten gelen kontenjan artımıyla bu yıl eski klasik eğitime dönüş yaptı. Benim dekanlığım döneminde de mutlak not sistemi ile devam ettim. Bağıl not sistemini uygulayan bazı birimler vardı. O zamanda diyorlardı ki bir takım birimlerde bağıl not sistemi bir takım birimlerde mutlak not sistemi olur mu? Ben olur dedim. Çünkü Bağıl not sisteminin ruhu farklı, bağıl not sistemi uyguluyorsanız en az iki vize yapmanız lazım, sınıfların küçük olması lazım, talebeye dönem ödevi vs sınıf için çalışmalar vermeniz lazım. Talebeyi bire bir tanımanız lazım. Onun performansı ile ilgili bir kanaat oluşması lazım ve ondan sonra da final yaparken de sizin kişisel kanaatinizi nota yansıtıp ondan sonra çan eğrisi vs uygulamanız söz konusu. Bizde böyle değil bir vize yapıyoruz bir final yapıyoruz çan eğrisini sadece uyguluyoruz. Bazı hocalar ödev veriyor, bu ödevlere göre 20 puan, 10 puan vs ilave ediyoruz diyorlar. Bu ödevleri hocaların okuma şansı olup olmadığını ben her zaman kendi açımdan tartıştım. Dekanken de böyle ödev istiyorlardı, hadi öğrenci lehine bir şey olarak varsayıyorum. Onu tek tek dikkatli okumak değerlendirmek mümkün değil. Çünkü fakülte çok kalabalık.
 
HABER EYLÜL:  Peki bağıl not sisteminin değişmesi gibi bir durum söz konusu mu şu anda?
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Hayır öyle bir şey söz konusu değil şu anda fakat iktisat fakültesi gelipte derse ki bu bağıl not sistemi bana uygun değil, dolayısı ile ben bağıl not sisteminden mutlak not sistemine döneceğim, final bütünleme şeklinde gideceğim derse bu tartışılır. Bu gereken bir istekse öncelikle o fakültenin isteyeceği şeydir düzenlenir. Ama şu anda öyle bir çalışma yok, yanlış anlaşılmasın. Ama işte mesela hukukta aktif eğitimden klasik eğitime geçiş kararı alındı biz saygıyla karşıladık.
 
HABER EYLÜL:  Son olarak öğrencilerine söylemek istedikleriniz nelerdir?
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Bir kere Dokuz Eylül Üniversitesin’de hayatlarının önemli zamanlarını fakültede veya birimlerde geçiriyorlar. Orada tabi bizim yönetimimizin de ön plana çıkardığı, benimde hep söylediğim gibi; üniversiteyi üniversiteli olarak yaşasınlar. Çünkü bazı öğrencileri biliyorum, sabah geliyor derse giriyor sonra ders bitince gidiyor. Öbür gün gene geliyor. Yani üniversiteyi üniversiteli olarak yaşamak çok daha farklı. Çok zevkli bir dönem daha sonra üniversite bittikten sonra öyle bir ortama geri dönme şansı yok, o fırsat kaçmış oluyor, tabi çok çalışmaları Dokuz Eylüllülük ruhuyla birbirlerine destek vermeleri ve bütün aktivitelere katılarak bu çağı en iyi şekilde yaşamaları benim için çok önemli yine eski bir iktisat fakültesi mezunu olarak…
 
HABER EYLÜL:  Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz hocam..
 
PROF. DR. ALP TİMUR: Ben teşekkür ederim.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder