23 Eylül 2010 Perşembe

Vural SAVAŞ

SAYI: 34 / Mayıs 2008 / Yıl: 4

Militan Hukukçu Vural SAVAŞ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görevi süresince 'laiklikten ödün vermez tutumu' ile tanınan ve bu doğrultuda Refah Partisi ile Fazilet Partisi'nin kapatılması için dava açmış, bir dönem kendisi de siyasetin içinde bulunmuş olan Vural Savaş bu ayki konuğumuz.



Haber Eylül :  Avrupa Birliği’ne girmemizi destekliyor musunuz?
Vural Savaş : Hiçbir şekilde desteklemiyorum. Avrupa Birliği’nin içine giren gelişmemiş veya gelişme yolundaki ülkelerin halkı perişan; girdiğine pişman. Akıllı yöneticiler girenler bir takım şartlarla girdiler. Örneğin; Polonya girerken 13 sene yabancılara mülk satmama şartıyla girdi. “Çünkü benim halkım o kadar zengin değil, geçim durumu o kadar iyi değil. Elimizdeki toprakların yabancılara geçmesi bizim aleyhimize olur.” dedi. Yunanistan’ın doğusunda Türklerin haline bakın. Hiç bir özgürlükten yararlanmadıkları gibi gelişmemeleri için her şey yapılmakta. Avrupa Birliği’ne girdiğimiz zaman Türkiye’nin ekonomik durumunun daha kötü olacağına inanıyorum.  Zaten ben Avrupa Birliği’ni kitaplarımda ayrıntılı olarak açıkladım. İyi ekonomistler Avrupa’yı gerileyen bir kıta olarak değerlendiriyorlar. 2004 yılı Ocak ayında Time dergisi “400.000 bilim adamı neden Avrupa’yı terk etti? ” konusunu kapak yaptı. Şuanda Avrupa’nın çok kötü bir eğitim yapısı var. Ekonomisi de kötüye gidiyor. Avrupa’da yavaş yavaş ‘sosyal devlet’ çöküyor. Giden işçilerimizin durumları; lisan öğrenmelerine ve orayı benimsemelerine rağmen giderek kötüleşiyor. Kısacası Avrupa Birliği’nin geleceği pek parlak değil. 80’li yılların başında 5 kıtada dünyaya en çok mal satan devlet iken giderek geriliyorlar. Sosyal devletler çöküyor. Birleşmiş Ülkeler entegrasyon içinde olmasına rağmen onların dahi sorunları fazla. Ben hiçbir zaman AB’ye girişimizi desteklemiyorum. Şuan önüme sandık koysalar ben hayır derim.


Haber Eylül : “Türkiye’de bana göre irtica tehlikesi var.” diyorsunuz. Böyle bir tehlike görmeseydiniz yine de üniversitelerde başörtüsüne karşı olur muydunuz? Türbanın siyasete alet edilmesi mi yoksa  dini simge olarak gösterilmesi mi sizi türbana tepkiye itiyor?
Vural Savaş : Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Hukuk devletlerinde laikliği ilgilendiren her sorun adli sorundur. Bu konularda yüksek mahkemelerin kararları, hele Anayasa Mahkemesi kararları, tüzel kişilerle birlikte yasama yürütme yargıyı da bağlar. ‘Ben Anayasa Mahkemesinin kararlarını hiçe sayıyorum, onun bağlayıcılığını kabul etmiyorum.’ demek ‘Hukuk devletini inkar ediyorum.’ demektir. Biz hukukçular herşeyden önce Anayasa Mahkemesi kararlarına saygılıyız. Anayasa Mahkememiz bu şekilde öğrenim görülmesini, anayasamızın değişmez ilkelerinden ‘laikliğe’ aykırı gördü. Aksi karar çıksaydı ona da saygı gösterirdik. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de bunu onayladı. Artık Türkiye’de bunun tartışılması ‘Biz hukuk devletini ve hukuku tanımıyoruz.’ demektir.


Haber Eylül : AKP kapatma davası iddianamesindeki gerekçeleri kronik olarak sıraladığımızda, başlıca kilometre taşları sizin için hangileridir?
Vural Savaş : Herşeyden önce Türkiye’de iki tane parti ( Refah Partisi ve Fazilet Partisi ) türban istismarı yaptıkları için kapatıldı. Yegane neden bu kabul edildi. AKP iktidarı onlardan çok daha fazlasını çok daha geniş kapsamlı olarak yapıyor. Kendileri de anayasamız olduğu gibi uygulanırsa kapatılacaklarını biliyorlar. Bunu engellemek için Anayasa Mahkemesi’nin yapısını değiştirecekler yada parti kapamasını imkansız hale getirecekler.



Haber Eylül : Üniversitelerde baş gösteren siyasi olaylar altındaki neden sizce nedir?
Vural Savaş : Üniversiteler her zaman en hassas yerlerdir. Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir şey iyiye gitmiyor. Bunu üniversiteliler de farkında. Ekonomik durumun kötüleşmesinden, sosyal devletin gerilemesinden, çalışan tüm kesimlerin gelir kaybına uğramasından en çok üniversiteliler ve aileleri etkileniyor. Ve Türkiye’de gerçekten AKP epeyce oy aldı ama onun karşısındaki blok da daha büyük endişeler içinde. Herşeyden önce Türkiye Cumhuriyeti’nin aydın insanları uyuyamıyor. Türkiye üzerindeki emperyalist oyunların herkes farkında. AKP‘nin buna alet olduğu ve buna devam ederse ekonominin asla düzelmeyeceği gibi kaçınılmaz şekilde Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanacağı inancı da giderek en aydın kesimlere yerleşiyor. Tabi bu üniversitelileri daha kolay tahrik edilir hale getiriyor.


Haber Eylül : Peki ‘gardırop Atatürkçüleri’ ile ‘liboştan devşirme muhafazakarlar’ arasında bir ilişki var mı sizce? Bir de başbakanın halkına ‘ulan’ diye hitap etmesiyle, Sayın Baykal’ın delegelerine ‘çapulcu’ diye hitap etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vural Savaş :  Bunlar hoş şeyler değil ve anladığım kadarıyla CHP’nin muhalefetinden de kendi tabanı memnun değil. AKP’nin giderek bir ekonomik kriz kapıda. Böyle durumlarda iktidar da muhalefet de demagojiye ağırlık verir ve ‘kayıkçı kavgası’ yaparlar. Kendine güvenen iktidarlar da muhalefetler de böyle ağız kalabalığından, gereksiz tartışmalardan çok ekonomik projeler veya halka ümit verecek farklı projeleri iktidar ve muhalefet olarak savunarak sempati toplamaya çalışırlar. Ama tekrar söylüyorum, bunlar arasındaki kavga yavaş yavaş halka ve gençliğe de etki ediyor. Biraz ölçülü hareket etseler bence daha iyi olur.


Haber Eylül : Peki bir dönem DSP’den adaydınız. Hala siyasete girmekle ilgili düşünceleriniz var mı?
Vural Savaş : Bülent Ecevit zamanında bir ulusal çağrı yapmıştı.İlk de beni çağırdı. Ben dedim ki: “Barajı geçmenize imkan yok. Ama bir başbakan bir ulusal çağrı yaptı, ilk de bana müracaat ettiğinize göre benim buna hayır demem imkansız ama barajı geçemeyeceğinizi ben size söyleyeyim.” Bana inanmadılar. Ben politika yapmak için girmiş değilim. O Kemal Derviş’in yaptığı ayak oyunları, DSP’yi bölme, arkasından erken seçime gitme manevraları karşısında bir başbakan ulusal çağrı yapıp ilk de beni çağırdığı için kabul ettim ve sonrasında derhal ayrıldım. Bir daha da politika düşünmüyorum.


Haber Eylül : Şu sıralar bir söylem var; AK Parti gider, pak parti gelir diye. Zamanında Refah Partisi’ni ve Fazilet Partisi’ni kapattıran kişi olarak sizce kapatma bir çözüm mü? Çünkü kapatılınca daha büyük bir biçimde geliyorlar.
Vural Savaş : Bunların çok oy almalarının nedeni kapatılma değildir. Kapatılan her parti oy kaybetmiştir dünyada. Nitekim Refah Partisi kapandı, her türlü mağduriyet oldu diyelim. Kayıp trilyon davası, Recep Tayip Erdoğan’ın davası yüzünden ilk girdikleri seçimde %6 oy kaybedip üçüncü parti oldurlar. Ondan sonraki koalisyon hükümetleri çok başarısız olunca koalisyonu teşkil eden üç partiyi birden millet saf dışı etti. Zaten 2001 yılından beri parti kapama lafı falan yok. Mağdur olan muhalefet partileri. Onların oy artışında hiçbir şekilde parti kapamanın rolü yok. Aksine zamanında ( Ben bu yüzden ‘AKP Çoktan Kapatılmalıydı’ kitabımı yazdım. ) parti kapama davası açılıp AKP kapatılsaydı ne oyları bu kadar artardı, ne Abdullah Gül cumhurbaşkanı olurdu, ne de bana göre Türkiye’nin altını oyacak bu anayasa değişikliği yapılabilirdi.


Haber Eylül : Peki bu dava sonucunda sizce ne olacak? Türkiye’yi neler bekliyor?
Vural Savaş : Türkiye’yi yıllardır emperyalist güçler yönlendiriyor. Şuanda bütün Avrupa Birliği ülkeleri de ABD de ne bölücü partinin, ( DTP ) ne AKP’nin kapatılmasını istiyorlar. Çünkü planlarını bu iki parti aracılığı ile hayata geçireceklerine inanıyorlar. Dikkat edin; zaten AKP’yi kim destekliyorsa PKK’yı da onlar destekliyor. Bu durumda şimdiye kadar her türlü anayasa ve yasa değişikliklerini yaptırmayı başardılar. Ben anayasa değişiklikleri yoluyla her iki partinin kapatılmaz hale getirileceğini düşünüyorum. En azından Anayasa Mahkemesi yapısının değiştirilerek partileri kapatılamaz hale getirmenin yolunu açması için uğraşılıyor . Bunu parlamentoya yaptıracaklarına inanıyorum. Türkiye’de parti kapatma devri kapanıyor ve bu Türkiye Cumhuriyeti’nin de sonunu hazırlıyor.


Haber Eylül : Haber Eylül Gazetesi adına çok teşekkür ederiz.
Vural Savaş : Ben teşekkür ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder